18 Mayıs 2016 Çarşamba

Kent Öyküleri

ÜNSAL AĞBİ

Kadıköy’de Yeldeğirmeni isimli semtte geçti çocukluğum ve delikanlılığım.

Bugün birbirini tanımayan insanların oturduğu apartmanları yaşadıkça, o günlerin semt anlayışını nasıl da arıyor insan.. Bütün sokak, hatta semt bir aile gibiydi adeta.. Herkes birbirini tanır, selamlaşırdı.. Hal hatır sormadan geçip gidilmezdi karşılaşıldığında.

Biz çocukların birçok ağabeyi, ablası, amcası, teyzesi vardı sanki. İnsanlar o derece sıcak ve samimiydi ki.. Doğal parkımız olan Arnavut kaldırımı sokaklarımızda bazen azarlanır, bazen de sevilirdik büyüklerimizce..

İşte o zamanların Yeldeğirmeni’ni, Kadıköy’ünü hatta İstanbul’unu anlatabilmek için yine o zamanlardaki küçük anılarımı bahane etmek istiyorum aslında.

Bir Ünsal Ağbi vardı semtimizde. Biz çocukken O yakışıklı bir delikanlı, Fenerbahçe’de oynayan iyi bir futbolcu idi. O, benim çocukluğumda o kadar önemliydi ki… En yakışıklı, en delikanlı, en sporcu..
  


Fenerbahçe A takımında ilk maçını oynayacaktı eski tahta tribünlü Fenerbahçe Stadında.

Stada giriş parası 1 TL idi ve cebimizdeki para kuruşlardan liralara ancak bayramlarda girebilirdi.

Sanki ben oynayacakmışım gibi heyecanlıydım stadı çevreleyen taş duvarın üzerinden atlarken. Gömleğimi tellere takmıştım ama onu ancak eve dönerken düşünebilirdim.

Bir gün Ünsal Ağbi Elektrikçi Fikret’le kavga etmişti köşe başında. Elektrikçi Fikret’in attığı kafa sanki benim burnumda patlamıştı. Konduramamıştım kafa yemeyi Ünsal Ağbiye.

Yıllar sonra mimar olup inşaatçılıkla uğraşmaya başlamıştım.

Beğendiğim bir arsanın sahibiyle görüşecektim. Aradaki komisyoncu, eski Kadıköy parkının içinde oluşan kuşçu, çiçekçi dükkânlarından birine götürdü beni. Küçük bir dükkândı gittiğimiz yer. Karşımda, bana beyefendi diyen kibar biri vardı.

Ben bu insanı bir yerden tanıyordum sanki..

Evet.. O, Ünsal Ağbiydi.
………………………………..

Ünsal Ağbiyi İbrahimağa Çayırında tanımıştım. İlkokula gidiyordum. Delikanlı olacağım günleri hayal ettiğim yaşlardaydım. Sahada Yeldeğirmeni takımı oyuncuları çift kale maç yapıyorlardı. Biz de sahanın dışında aramızda oynuyor, oynarken sahadaki maçı seyrediyorduk.

Bir oyuncu Koşuyolu tarafındaki kalenin önünden topu almış, dizlerinde ve kafasında sektirerek hiç yere düşürmeden ve kimseye kaptırmadan metruk yapıların tarafındaki kaleye kadar gidip gol atmıştı. Sahadakiler ‘Bravo Ünsal’ diyerek takdir etmişlerdi. Sonraki yıllarda Fenerbahçe’de oynamış A takımına geçmişti.

Kavgacı bir kişilikteydi. Hele Fenerbahçe’den takım arkadaşı Selçuk’la Kuşdili sahasındaki kavgasını unutamam. Yeldeğirmeni-Kuşdili oynuyordu. İkisi de kavgacı olan Ünsal’la Selçuk ayrı takımlardaydı. Birden kavgaya tutuşmuşlardı. Ardından bütün saha, herkes.. Neyse ki Kuşdilinde kahvehanesi olan Kadıköy’ün kabadayısı Cimbom İhsan ortaya çıkmış, bir iki kişiye attığı tokatla raconu kesmiş, olayı sonlandırmıştı.

Ünsal Ağbi semtin güzel giyinen yakışıklı delikanlılarındandı. Futbol hayatını, takılmaya başladığı Uzun Hafız Sokaktaki meyhane bitirmişti. Garip bir tesadüf, bugün o meyhanenin olduğu yerdeki kahvehaneye takılıyormuş.

İnanır mısınız Ünsal Ağbi beni tanımaz. ‘Muhit’ böyle bir şey işte..
ARİF ATILGAN MAYIS 2016

Not: Ünsal Ağbiyi 26 Şubat 2020 tarihinde kaybettik.

2 yorum:

  1. selam ARİF bey yazınızı okurken inanın çok duygulandım.ve gururlandım adım HAKAN DİNÇKUL..yukarıda anlattığınız ÜNSAL ağbi nin oğluyum...ellerinize yüreğinize sağlık..hakandincku67@gmail.com görüşmek dileğiyle.saygılar.kitabınızı hemen alacağım..Babamada yukarıdaki hikayeyi ileteceğim..çok mutlu olacaktır.

    YanıtlaSil
  2. Şİmdi size faceden yazacaktım. Bu yorumunuzu okudum.Sevgiler, Ünsal Ağbime saygılar.

    YanıtlaSil