17 Ağustos 2014 Pazar


Mimarlara Mektuplarım



OLACAK ŞEY DEĞİL
Arif Atılgan 

Bu sayfada görülen fotoğraf bir binanın onurunun nasıl kırıldığının görüntüsüdür. 2008 yılının son gecesinde, 2009 yılına girerken Haydarpaşa Garı diskotek durumuna getirilerek onurunun zedelenmesine sebep olunmuştur.

Ne gariptir ki Haydarpaşa Gar’ı 100. yaşının yılbaşı gecesinde bu tuhaf duruma sokulmuştur.

Daha önce 12/ 06/ 2006 tarihinde Gar Binası’nın üçüncü katı Dress&Sommer Proje Bürosuna tahsis edilerek ilk defa trencilerin dışında birilerine kullandırılmıştı. Sonra 11/ 08/ 2008 tarihinde ise Gar’ın içersinde ve deniz tarafındaki alanda bir gazetenin kokteyli yapılmış, bu seferde burası ilk defa halka kapatılmıştı. Ve 15-17 Ekim 2008 tarihlerinde 2. Uluslar arası Demiryolu Sempozyumu/Sergisi düzenlenmiş, Gar 20-30 gün halka kapatılmaktan başka esas fonksiyonu olan ulaşım işlevinden de kısmi olarak uzaklaştırılmıştı.

Bütün bunlar adeta Gar Binası’nın esas görevi olan trenlerle ulaşım fonksiyonunun işlevsiz hale getirilmesi gayretini göstermekte idi.

Ancak yukarıda bahsedilen olayda, 2008 yılının son gecesindeki yılbaşı eğlencesi için Gar’ın siyah örtülerle kapatılarak halka kapatılması sadece Gar Binası’nın değil, onu yıllardır kullanan bizlerinde onurunu kırmıştır. Kamusal Alan olan ve sahibinin halk olduğu bu binaya, o gece sadece ücret ödeyen kişiler yüksek volümlü müzikle eğlenmek üzere girmişlerdir. O gürültü ve eğlence ritminin bu tarihi binaya zararı olup olmayacağı da ayrı bir tartışma konusudur.




 Son zamanlarda sanki İstanbul’da büro yapılacak kat, kokteyl yapılacak salon, sempozyum yapılacak bina, diskotek olarak kullanılacak başka mekan yokmuş gibi hep burası düşünülmeye başlanmıştır. Özellikle Haydarpaşa ile ilgili projelerin ortaya çıkmasından sonra bu tip girişimlerin olması ise dikkat edilmesi gereken ayrı bir konu olmaktadır.

Bu bina hizmete başladığı 1908 yılından bugüne kadar hep halkına hizmet etmiştir. Ulaşımın haricinde, Kurtuluş Savaşı esnasında Anadolu’daki askeri birliklere cephane sevkiyatında da halkına hizmet etmiştir, genel olarak evsizlere mekân olduğunda da halkına hizmet etmiştir. Yani hep gerçek sahiplerine hizmet etmiştir. Nedense artık gerçek sahipleri bir kenara bırakılıp, başka hizmetler için kullandırılmak istenmektedir.

Haydarpaşa Gar’ı yıllardır yılbaşı gecelerinde de sakin ve sıcak bir şekilde yolcularına, çalışanlarına ve barınanlarına kucağını hep açmıştır.

1970 li yıllarda bir yılbaşı gecesi Garda büfesi olan bir arkadaşımla geç saatlerde büfesini kapatıp karşıya, Avrupa Yakası’na geçmiştik. O gece Gar, turistine, yolcusuna, memuruna, hamalına kadar oradaki herkese adeta ‘öksüz gibi durmayın, burası sizin eviniz’ der gibiydi. Kimi eline içkisini almış, kimi piyango biletini, herkes kendince yeni yılın gelişini kutluyordu. Gideceği yeri olanlar diğerlerini umursamıyor, bir an önce yerlerine yetişebilmek için acele ediyorlardı. Bazıları ise 'bu gece de sıradan bir gece’ dercesine davranıyor, kendilerine özgü hareket ediyorlardı. Ama Gar hepsini kucaklıyor, ısıtıyor, kamusal alanın sorumluluğunu gösteriyordu.

O günleri yaşayan bir kişi olarak, geçtiğimiz yılbaşı gecesi son vapurla Avrupa Yakası’ndan dönerken gördüğüm Haydarpaşa Garı’nın hali içimden bir şeyleri kopardı diyebilirim. Bu sebepten de iki sayı üst üste konu olarak Haydarpaşa Garı’nı işleyen yazılar yazmak zorunda kalıyorum.

Bu bina bunları hak etmiyor.
ARİF ATILGAN Şubat 2009 Mimarlara Mektup



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder